Bienalin önerdiği Bahar konsepti ile tohumun uykuya girmesi ve bu uyku halinden filizlenme haline geçiş süreci psikanaliz kuramı ve psikanaliz tedavisi sürecindeki uykululuk, gizillik şeklinde tercüme ettiğimiz latency kavramıyla örtüşüyor. Bu sunumda bu latency’den, latency’nin nasıl bir şeye tekabül ettiğinden söz edeceğim. Gizillik ya da uykululuk gizli kalmış, üstü örtülü bir şeye gönderme yapmaz sadece; tam anlamıyla bir uyku hali de değildir bu, ama içinde hem uykuyu hem de gizilliği barındırır. Gizillik sadece üstü örtülmüş gizli bir şey de değildir. Gizil bir güç de söz konusudur. Uykudan uyanma sürecine şekil verecek bir gizil güçtür bu. O zaman hem uykuya girme sürecindeki bir zaman vardır karşımızda bir de uykudan uyandıktan sonraki bir zaman vardır. Bir şeylerin uykuya girmesi ve daha sonra bu uykudan uyanması mefhumu ruhsallıktaki çift zamansallığa da işaret ediyor. Uykudan önce ve uykudan sonra şeklinde ikili bir ruhsal zaman mefhumu ile karşı karşıyayız. Çifte zamansallık psikanaliz kuramının temel taşıdır.
Nedir bu çift zamansallık mefhumu ve neden önemlidir? Bu mefhumun gittikçe önem kazandığına inanıyorum özellikle de çağımızın gittikçe hızlanan yaşam ritimlerini, hiç durmaksızın çalışan yani hiç uykuya girmeyen akıllı teknolojilerini göz önünde bulundurursak. Bu vesileyle uykusuzluk ve zamansızlık çağı diye adlandıracağım çağımıza özgü yıkıcı bir zamansallık mefhumunu da sunumumun ikinci kısmında ele alacağım.
Bu yazının devamına Kültür ve Psikanaliz adlı kitabımdan ulaşabilirsiniz.