Bella Habip

 

Ancak bireyin derinliklerini sarsan bir sinema hakiki bir siyasi sinema olabilir.

Nagisa Oşima

Resim3

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

* Makale ‘Erotic Passion as a Desparate Cry Aimed To the Other: Nagisa Oshima In The Realm Of The Senses’ adı altındaThe International Journal of Psychoanalysis (Uluslararası Psikanaliz Dergisi) Haziran 2015 tarihi itibariyle yayımlanmıştır.

Tutku ve yaratıcılık konulu bu toplantı[1] çerçevesinde, ünlü Japon sinemacı Nagisa Oşima’nın «Ai no corrida»[2] adlı tanınmış filmini ele alacağım. Eseri Fransa’da ve dünyada iyi bilinen bu sinemacıyı seçmemin nedeni, Oşima için tutkunun neredeyse bütün eserlerinde var olan bir takıntı ve merkezi bir tema olduğunu düşünüyor olmam. Neredeyse kendini yinelercesine, bütün filmleri cinsellik ve cinayetle ilintili, bütün filmlerinin merkezinde tutku halleri ve tutkusunun elinde oyuncak olmuş kahramanlar var.

Japonca adı «Aşk Denen Boğa Güreşi» anlamına gelen film, bir otelde hizmetçilik yapan (eski fahişe) geyşa Sada ile otelin patronu Kişizo arasındaki tutkulu aşk üzerine. 1936’da Japonya’da yaşanmış gerçek bir olaya dayanan bu hikâye trajik bir sonla biter: Sada aşığını boğarak öldürür, cinsel organını keser ve bir kaç gün yanında saklar. O dönemi anlatanlara göre cinayet Japon halkını o kadar etkilemişti ki, Sada için nispeten kısa süreli, 6 yıllık bir hapis cezasına hükmedilmişti. Sada mahkeme sırasında tutkusunu öne sürerek savunma yapmıştı. Oşima’ya göre “Sada aşığını, aşkı yüzünden öldürmüştü”[3]. Bütün film boyunca bu tutku, en ince ayrıntılarına varana dek, içeriden anlatılır bize ve güncel psikanalitik kuramlaştırmaların açıklamasını yaptığı türden bir aşırılıklar kliniğinin sırlarının ifşa olunmasına tanık oluruz. Sözünü ettiğim kuramlaştırmalar özellikle en son öznelleşme çalışması üzerine araştırmalarla ilgilidir.

Birden fazla nedenden dolayı filmin bu çerçevede anılmayı hak ettiğini düşünüyorum. Birincisi, bu film duyular ve erotizm aracılığıyla temsil edilen tutkulu yaşantıyı, öteki’ne yönelik bir sesleniş, bir hayatta kalma stratejisi değeri taşıyan duyuları son derece incelikle bize gösteriyor. Söz konusu edilen cinsellik ve buna bağlı erotizm, analizin göstereceği gibi, sanrısal tatminden haz alma ya da almama durumuyla ilintilili değildir. İki kahraman, Sada ve Kişizo’nun iki kişilik oyununda ve duyguların şiddeti aracılığıyla, içeriden kavranan bir tutkulu aşkın doğuşuna ve evrimine tanık oluruz burada. Bu filmi seçmemin ikinci nedeniyse, bu ruhsal içeriliğin, senaryoya paralel olarak, onu yansılayarak bizzat eserin içinde, sinematografik olarak gerçekleştirilme süreciyle ilişkili. Bu yüzden sunumum ikili bir nitelik taşıyacak. Önce filmin hikâyesinde belirtiler, eyleme başvuru, yas ve imkânsız ayrılıklar gibi tutkulu yaşantının gözlerimizin önüne serdiği ilkel kaygıları, birincil kimliğin inşasının tehlikeli yollarını sergileyen ruhsal unsurları saptayacağım. İkinci olarak da bu filmin içeriğinin, ruhsallıkların içinden görüldüğü şekliyle bu ölümcül tutkunun, bir tür paralel süreç yaratarak nasıl kendi hikâyeleştirilme sürecini, temsil edilme biçimini etkilediğini kanıtlamaya çalışacağım. Bu ikili girişim sayesinde, ruhtan çıkıp bedeni, ya da bedenden çıkıp ruhu tahrip edercesine şeytansı ve mantıksız görünen bu aşk tutkusunun pekâlâ kendine özgü bir mantığı olduğunu göstermeyi umuyorum. Bu mantık sadece âşık olma halinin azgınlığını göstermez. Aynı zamanda Öteki’ni arayışın, Oşima’nın o kadar iyi ortaya koyduğu gibi duyular da dâhil, her türlü araçla ötekine seslenişin de mantığıdır bu mantık.

Bu yazının devamına ulaşmak için Kültür ve Psikanaliz adlı kitabıma başvurabilirsiniz.

 

}