Bella Habip *

 

kırmızısaçlıkadın

Umberto Eco, “Açık Yapıt” adlı kitabında edebiyatın gücünün, bir metnin hiçbir zaman tüketilmeksizin durmadan farklı okumalar üretebilmesinde yattığını ileri sürer. Orhan Pamuk’un son romanı “Kırmızı Saçlı Kadın”n böyle çoklu okumaya açık bir metin olduğu ileri sürülebilir. Bu tespitten hareketle bu deneme metni psikanalizin, özellikle de çağdaş psikanalizin bakış açısıyla okumayı hedeflemektedir.

İlk okumada da anlaşılabileceği üzere baba-oğul ilişkisi etrafındaki ruhsal dinamiklerle örülü bir anlatıyla karşı karşıyayız. Freud’dan beri bir­çok kuşak psikanalistin üzerine derinlemesine çalıştığı Oidipus Karmaşası metnin tam merke­zinde. Mamafih roman baba-oğul ilişkisindeki ölümcül şiddetten söz etmesine rağmen, arka planda, sessiz bir biçimde ilerleyen farklı ve baş­ka önemli bir meseleye de el atar. Bu mesele baba-oğul karşılaşmasından ortaya çıkan şiddet değil, tam tersine baba-oğlun karşılaşamaması, baba boşluğu, babasızlık ve tüm bunları çevre­leyen sır ve esrar perdesidir. Babasızlık bakış açısıyla bakıldığında söz konusu karmaşa başka bir boyuta taşınır. Oidipus salt dürtülerinin onu sürüklediği bir kader’in kurbanı değil, aynı zamanda ona karşı öldürme arzuları besleyen bir anne-babanın dürtülerinin de işin içinde oldu­ğu daha karmaşık bir durumun kurbanıdır. Ne de olsa babanın yokluğu çocuğu kendi kaderi­ne terk etmek, hatta yok etmektir bir anlamda. Baba katlini önceleyen bir çocuk katli de vardır söz konusu efsanede, mamafih çocuk katli örtü­lüdür. Oidipus’un babası Laios, bir kâhinden, eğer oğlu olursa onu öldüreceğini, karısıyla evle­nip ondan çocuk sahibi de olacağını söyleyince, karısı Jokaste’nin de onayıyla, bebek Oidipus’u bir dağın tepesine, ölüme terk etmiştir. Orhan Pamuk’un romanı söz konusu kar­maşadaki bu iki farklı boyutu, üç nesil üzerinden, tam da çağdaş psi­kanalizin ileri sürdüğü tespitlerin ışığında anlam kazanabilecek bir anlatı olarak karşımıza çıkarır. Hat­ta bu anlatıyı da temellendirecek bir ikinci efsaneye de Firdevsi’nin “Şehname”sine, Rüstem ile Sührab’ın hikâyesine gönderme yapar. Bu hikâyede de söz konusu olan baba katli değil, çocuk katlidir, yani biraz önce vurguladığım Kral Oidipus tragedyasında da mevcut olan babanın çocuğuna karşı ölümcül niyetler beslemesinin yaratabileceği sonuçlardır.

Çağdaş psikanaliz son kırk yılda özellikle Av­rupalı psikanalistlerin katkılarıyla zenginleşti. Bu zenginleşme sadece Freud’un metinlerinin yeniden okunmasıyla değil ama özellikle analitik süreç, analitik ortam, analitik çift, analitik çerçe­ve gibi psikanaliz pratiğini yeniden ve özellikle de içeriden, yani pratiğin içinden düşünmemizi sağlayan kavrayışlar sayesinde sağlandı.

Bu yazının devamına ulaşmak için Kültür ve Psikanaliz adlı kitabıma başvurabilirsiniz.

 

 

}