Mommy
“Ensestsi” kavramı Paul Claude Racamier tarafından 1980-90 yılları arasında açıklığa kavuşturulmuştur. Kavram görece olarak yenidir ve yazarın narsisist sapkınlık teması üzerine kaleme aldığı bir makalesi ilk kez 2014 yılında The International Journal of Psychoanalysis’te[2] yayınlanmıştır. “Ensestsi” Racamier’nin kavramlaştırmasında önemli bir yer tutar. Yazar psikozların alanından ve Oidipus’la kurulan bağlardan hareket ederek bireysel, ailesel hatta toplumsal yaşama mahsus ruhsal bir biçim tarif etmiştir. Bu ruhsal biçim ensest gerçekleşmemiş olsa da ensestin izini taşır. Bu, birincil nesneyle kurulan ilişkinin mütemadiyen yeniden kurulduğu ve yeniden inşa edildiği, düşlemlenmemiş, simgeleşmemiş bir ensest biçimidir. Yazara göre her ensestsi ilişkinin arkasında ihraç edilmiş ve işlenmemiş bir yas yatar. Bu ilişki Oidipus’a ulaşmayı engelleyici özelliklere sahip bir dizi ruhsal görüngüyü kapsar: Yasın reddedilmesi ve zamanın durması, eylemselliğe düşkünlük, konuşulmayanın yaygınlığı, insan ve nesiller arasında karmaşa, amacına ulaşmayan ve bitmez tükenmez narsisist baştan çıkarıcılık.

Xavier Dolan sinemasında sergilenen anne ile erkek çocuk arasındaki ilişki tipi, ensestsi ilişkinin klinik biçimine çok iyi bir örnektir. Her iki tarafa da zarar veren, muğlâklık, şiddet ve tutku içeren bu ilişki yönetmenin her filminde mevcuttur. Tarafların aralarındaki bitmez tükenmez uyuşmazlık ve buna karşılık boşa giden karşılıklı bir denge kurma çabaları bu ilişkinin özelliğidir. Racamier’ye göre karşılıklı denge, anne ve bebeğin doğum sonrasındaki ayrılığın kaygı verici yaşantısına karşı tesis edilmektedir. Anne ve bebeğinin doğal birlik arayışı yazar tarafından “narsisist baştan çıkarıcılık” terimi altında kavramlaştırılmıştır; söz konusu narsisist baştan çıkarıcılık başlangıçta gereklidir ama belirli bir zamandan sonra da devam ederse hem bebeğin hem de annenin ruhsal gelişimine bir dizi engel teşkil edecektir. Ruhsal gelişimin örgütleyicisi olan Oidipus engellenecek, “Oidipus Ötesi” (Antoedipe) çatışması, yani köklerin çatışması işler duruma sokulamayacaktır. Yazara göre, “Oidipus Ötesi” Oidipus’un karşıtı değildir, hatta Oidipus öncesi de değildir. “Oidipus Ötesi”ni düzenleyen çatışma birincil anne ve narsisist birleşme güçleri ile ayrılığı ve özerkliği düzenleyen güçler[3] arasında gerçekleşirken, Oidipus çatışması çocuğun iki ebeveynine karşı genital cinsellik düzleminde gerçekleşmektedir. Oidipus’taki çatışmada çocuk iki ebeveyninin karşısında yer alır ve çatışma üç kişi içinde gerçekleşir; oysa “Oidipus Ötesi”ndeki çatışmada anne ve çocuk sahne önündedir. Bu kavramlaştırmada söz konusu olan iki kişidir ama bu sayı, uç durumlarda, annenin yabancılaştırıcı arzusunun çocuğunkine hiç yer bırakmadığı zaman Bir’e de indirgenebilir. Oidipus’ta çocuğun içsel ve nesilsel çatışmaları ön plandayken, “Oidipus Ötesi”nde “genitör babanın ikonası ve üstelik de önceki nesillerin emanetçisi”[4] olan Anne, Kökler çatışmasının aşılmasında başat bir önem taşıyacaktır. Anne ve çocuk için söz konusu olan, ama özellikle de Anne için söz konusu olan, kökensel yas’ın eşiğini aşabilmektir. Oidipus çatışmasında ortadaki koz cinsel kimlik etrafında iken, Oidipus Ötesi’nde ortadaki koz bireysel kimlik, köklere dayanan bir kimliktir.  Ruhsal yaşam,  birbirini tamamlayan bu iki karmaşık çatışmanın uyumu üzerinde kurulur. Bu iki tür çatışmanın aşılmaması ensestsiye kapı açar ki bu da yazara göre ahlaki ensest’tir.[5]

Bu çalışma genç yönetmen Xavier Dolan’ın  yapıtını ensestsi üzerinden çözümlemeyi hedeflemektedir. Ensestsi ilişki, merkezdeki karakter  “anne”den hareket eder ve anne-erkek çocuk çiftine kadar, hatta yakın çevreye kadar, ensestsi bir iklim yaratana kadar uzanır. Racamier’ye göre bu iklim içinde “ensest yoktur ama ensestin rüzgârı eser”.[6] Bu tespiti doğrulayan Tom Çiftlikte ve Mommy adlı filmlerin yanı sıra, bu yaşantının işaretlerini veren Annemi Öldürdüm, Hayali Aşklar ve Daima Laurence adlı filmler de bu yazıda derinlemesine ele alınacaktır.

Bu yazının devamına Kültür ve Psikanaliz adlı kitabımdan ulaşabilirsiniz.

 

}