psikanalizyilliği2017

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Sunuş – Nilüfer Erdem

Uluslararası Psikanaliz Yıllığı’nın 9. sayısıyla, okurlarla tekrar buluşmaktan dolayı mutluyuz. 2017 derlemesinin ana temasını Yıkım, Yeniden Yaratım ve Cinsellikler olarak belirledik. The International Journal of Psychoanalysis’in (IJP) 2016 sayılarında çıkan makalelerden derlediğimiz bu seçki her yıl olduğu gibi bu yıl da bir taraftan uluslararası psikanaliz topluluğunda öne çıkan temaları yansıtıyor. Diğer taraftan da ülkemizdeki psikanalitik, toplumsal ve kültürel ortamın verdiği esinle, belirli kıstaslar çerçevesinde yaptığımız seçimlerden oluşuyor. Bu kıstaslardan biri de geçmiş sayılarda gündeme gelen düşünce ya da temaları sürdürmektir. Bu anlamda elinizdeki kitabı, geçen yıl yayımlanan “Ölüm Dürtüsü” başlıklı 2016 derlemesindeki tartışmaların bir devamı olarak da okuyabilirsiniz. Bu defa yıkıcı ve saldırgan dürtülerin akıbetini, yıkıcılığın yaratıma dönüştüğü yaratıcı ruhsal hamleyi ele alan metinlerle konuyu ilerletmeyi amaçladık.
Derlememizin ilk makalesi T. H. Ogden’in Yıkıcılığın Yeniden Değerlendirilmesi: Winnicott’un “Nesne Kullanımı ve Özdeşleşmeler Yoluyla İlişki Kurma” Makalesi Üzerine başlıklı çalışması. Ogden bu çalışmada Winnicott’un 1968 tarihli “Nesne Kullanımı ve Özdeşleşmeler Yoluyla İlişki Kurma” metnini ele alıyor. Ogden bir dönüm noktası oluşturan bu makalede “Winnicott’un bize nesne kullanımının nasıl bir his olduğunu gösterdiğini” ve bunun bir analistin “nesneleri kullanma kapasitesini geliştirme sürecini ilk kez keşfettiği an” olarak görülebileceği bir ilk olduğunu vurguluyor. Ogden bebeğin, annenin yeterli bir anne olma hissini gerçeklikte yok etmesi üzerinde duruyor. Annenin tam da yıkımdan hayatta kalma deneyimini yaşarken bebek için gerçek bir dış nesneye dönüştüğünü ortaya koyuyor. Hasta için de analistin hayatta kalmasının önemine değinen yazar, analistin yıkım deneyiminden sağ çıkabildiği ve çıkamadığı klinik örnekler getiriyor. Ogden’in bu Winnicott okuması, Winnicott’u yorumlayan bir başka çağdaş kuramcı olan Fransız psikanalist R. Roussillon’un görüşleriyle çarpıcı bir paralellik taşıyor. Nesne kullanımını “yoğrulabilir aracı” (medium malleable) kavramını içsel ve dışsal nesneyi kapsayacak şekilde genişleterek tasvir eden; anne nesnesini, deneyimleyen ve bebeğin deneyimine aracılık eden, “özne olan bir nesne” olarak tanımlayan Roussillon’un yıkıcılık, yaratıcılık ve simgeleştirme arasındaki ilişki üzerine görüşlerini UPY’nın geçmiş sayılarında okuyabilirsiniz.[1]

İtalyan psikanalist G. Civitarese Yüceltme Üzerine başlıklı makalesinde Freud’un kuramında önemli bir yeri olan, günümüzde ise sanat ve yaratıcılığa psikanalitik yaklaşımda artık eskisi gibi kullanılmayan yüceltmeyi farklı bir bakış açısıyla yeniden ele alıyor. Freud’un kuramında yıkıcı ve cinsel dürtülerin akıbetini tanımlayan “yüceltme” kavramının bir belirsizlik taşıdığına değinen yazar Freud’da ve Freud sonrası kuramcılarda kavramın gelişimini ve kapsamını uzun uzadıya inceledikten sonra felsefe ve estetik alanındaki “yüce” ve “yüce estetiği” mefhumunu yüceltmeyle ilintili olarak ele almayı öneriyor. Yüceliğin özünde kayıpla ve erken dönemdeki travma yaratan etkenle ilişkili olduğunu vurgulayarak, yüceltmeyi de bu bağlamda kavramlaştırmayı öneriyor. Civitarese’nin kavramlaştırması yüceltmeye Bioncu bir yaklaşım getiriyor. Bu makale derlemede felsefe ve sanat alanlarını psikanalizle buluşturan disiplinlerarası bir çalışma niteliği de taşımakta ve alan dışından okurların oldukça ilgisini çekeceğini tahmin ediyoruz.

***

Kitapta “cinsellikler” konusu Flanders ve arkadaşlarının çok kapsamlı bir çalışmasında ele alınıyor: Eşcinsellik Konusu Üzerine: Freud Ne Demişti? Çalışmada, Freud’un eşcinsellik üzerine görüşleri Fliess’e mektuplarındaki ilk varsayımlarından Psikanalizin Anahatları (1940) adlı kitabındaki son gözlemlerine kadar olan süreçte enine boyuna inceleniyor. Yazarlar Freud’un eşcinselliklerin varlığını teyit eden ilk kişi olduğu saptamasında bulunuyorlar. Freud’un yer yer çelişkili görüşlerini irdeleyerek onun eşcinsellik konusunda keskin yorumlardan uzak durduğunu ve bu konuda daha ileri düşüncelere zemin oluşturan zengin ve çeşitlik içeren bir temel ortaya koyduğunu gösteriyorlar.

Cinsellik konusundaki bir başka çalışma da Britanyalı kuramcı D. Meltzer’in ilk defa gün ışığına çıkan bir makale taslağı: ARŞİV ÇALIŞMALARI: Donald Meltzer’in Cinsellik Üzerine Yayımlanmamış Taslak Makalesi. 2004 yılında vefat eden D. Meltzer Freud, M. Klein ve Bion’un kuramları arasında köprü kuran çalışmalarıyla tanınıyor. Psikanalize kazandırdığı kavramlar arasında bilhassa claustrum, içe nüfuz eden özdeşleşim (intrusive identification) yapışkan özdeşleşim (adhesive identification), parçalara ayırma/ayrılma (dismantling) ve estetik çatışma sayılabilir. ABD asıllı kuramcı 1954’te M. Klein’la analizden geçmek için Londra’ya gidip daha sonra orada yerleşerek Britanya vatandaşlığına geçmiştir. Kariyerine çocuk analisti olarak başlayan, daha sonra erişkin analisti de olan Meltzer, E. Bick’den süpervizyon almış ve uzun yıllar Tavistock Kliniğinde çalışmıştır.

Makale Meltzer’in, kendisinden süpervizyon alan A. Mason’un vakası üzerine yorumlarından oluşuyor; yazarın cinsellik evreleriyle ilgili kuramının ve eşcinsellik hakkındaki görüşlerinin gelişimini sergiliyor. Süpervizyon vakasının ilgili kısımları da yayına dahil edilmiş. Taslağın nasıl bulunduğuna dair hayli ilginç öyküyü ise M. Rustin’in Meltzer’in Cinselliğe Yaklaşımı Üzerine Kısa Bir Yorum başlıklı sunuş metninde ve A. A. Bronstein’in makaleye eşlik eden “Giriş Yazısı”nda okuyabilirsiniz.

***

Kitapta psikanaliz tekniğinin kuramına dair farklı görüşleri bir araya getiren ve klinik çalışmayı örneklendiren Çağdaş Sohbetler bölümü altında 3 metin okuyacaksınız. B. Ithier’nin ayrıntılı vaka sunumunu da içeren Kimeraların Kolları makalesi ile onun yorumunu yorumlayan B. Reis’ın Canavarlar, Düşler ve Delilik: “Kimeraların Kolları” Üzerine Yorum ve J. Abram’ın Béatrice Ithier’nin “Kimeraların Kolları” Makalesi Üzerine Bir Yorum çalışmaları. Ithier, metnini M. de M’Uzan’ın kimera, T. H. Ogden’in “analitik üçüncü” ve Winnicott’un çizmece oyunu (squiggle) arasında kurduğu paralelliklere dayandırıyor. Hasta tarafından temsil edilemeyen ve seansta söze dökülemeyen deneyimi analistin işlemesinin yollarından biri olarak kimera’ya getirdiği yorumda kimera’yı zihinsel bir çizmece oyunu gibi ele alıyor.

Analistin hastanın simgeleşemeyen deneyimlerini temsile kavuşturma çalışmasına odaklanan diğer iki metin D. Birksted-Breen’in Biokülarite, Psikanalistin İşleyen Zihni makalesiyle R. Josef Perelberg’in Olumsuz Varsanılar, Rüyalar ve Varsanılar: Çerçeveleyen Yapı ve Analitik Ortamdaki Temsili başlıklı çalışması. Bion’un “binokülarite” kavramına atıfta bulunan Birksted-Breen analistin tutumunu “bioküler” dikkat biçimiyle tanımlıyor. Hayallemeyle analiz etme işlevlerini bir araya getiren bioküler dikkatin “’gölgede’ kalmış veya temsil edilmemiş deneyimlerin öne çıkacağı, önce resimsel sonra fikirsel olarak şekillendirileceği ruhsal alanın geliştirilmesi için gerekli” olduğunu vurguluyor. Yazar görüşlerini bir analizden çok etkileyici bir kesitle örneklendiriyor.

Josef Perelberg ise haftada beş seansla yürütülen bir analizde hastanın varsanımsı deneyimlerinin anlamını inceliyor. Analitik karşılaşmanın dramatik doğası üzerine düşüncelerini A. Green’in görüşlerine dayandıran yazar, çerçeveleyen yapının ve olumsuz varsanının zihnin yapılanmasındaki rolüne odaklanıyor. Bu makalede Green’in “olumsuzun çalışması” kavramını işleyen yazar “yıkım” ve “yaratım” konusunu genişleten bir katkı sunuyor.

***

Kitapta ayrıca günümüzün can alıcı meselelerinden biri olan mülteci sorununa ilişkin çok zengin bir çalışmaya yer verdik. M. Leuzinger-Bohleber ve arkadaşlarının Frankfurt Sigmund Freud Enstitüsü bünyesinde, başka kurumlarla işbirliği içinde yürüttüğü çalışmayı özetleyen ve sonuçlarını bildiren bu makale Psikanalizin Güncel Mülteci Krizine Katkısı Ne Olabilir?

ADIM ADIM’dan Ön Bildiriler: Bir “Ön Kabul Kampındaki” Mültecileri Destekleyen Psikanalitik Bir Pilot Proje ve Travma Yaşayan Mültecilere Kriz Müdahaleleri başlığını taşıyor. ADIM ADIM projesi ve Leuzinger-Bohleber ve arkadaşlarının çalışması güncel travmayla ilgili psikanalistlerin katkılarının ne denli önemli olduğunu gözler önüne seriyor. Bu katkının ülkemizde mültecilerle yapılan çalışmalarda klinisyenlere ilham vereceğine inanıyoruz.

Son olarak bu yıl da derlememizde bir psikanalitik film incelemesine yer verdik: Ida’nın Hikâyesi: Yas Değil Selamete Ererek Kurtuluş. Polonyalı psikanalist Maciej Musiał makalesinde Pawel Pawlikowski’nin ödüllü filmi Ida’yı inceliyor. Polonya’da Holokost sırasında ebeveynlerini kaybeden Ida’yla teyzesinin ağır kayıplarını ve çatışmalarını konu alan filmin analizi sevilen nesnelerin erken ve ani kaybının nasıl yas tutmayı engelleyen kahredici bir acı verdiğine odaklanıyor. Filmin ve makalenin mercek altına aldığı kayıp, yas ve travma konusu ise bu kitaptaki tüm makaleleri alttan alta kat eden temel meselelerden birini oluşturuyor kuşkusuz.

***

The International Journal of Psychoanalysis’teki güncel makalelerin bir kısmını PEP’te yer alan IJP Open kısmında, yayımlanmadan önce okuyabileceğinizi ve yorumlarınızla makalelere katkıda bulunabileceğinizi hatırlatmak isteriz.

Önümüzdeki yıl 10. sayımızda yine zengin bir içerikle ve bu defa 10. yıla özgü farklı bir etkinlikle okurlarla buluşmayı planlıyoruz.

Verimli ve keyifli okumalar dileriz.

[1] Roussillon, R. (2016). “Birincil Simgeleştirme Üzerine Çalışmaya Giriş”. Uluslararası Psikanaliz Yıllığı 2016: Ölüm Dürtüsü. İstanbul: İstanbul: Bilgiyay.

Roussillon, R. (2014). “Dürtülerin Bağlanması ve
Bağlanamamasında Nesnenin İşlevi”. Uluslararası Psikanaliz Yıllığı 2014: Psikanalizde Fransız Okulu. İstanbul: Sel Yayıncılık.

* Yıllıklarla ilgili makaleleri Uluslararası Psikanaliz Yıllığı’nın bu adresteki blogundan okuyabilirsiniz.

}